
Ataşehir’de Gündem gazetesinde çalışmaya başladığımda tarihler 12 Eylül 2012’yi gösteriyordu. Himmet Kaya’nın sahibi olduğu gazete benim için farklı bir tecrübe alanı oldu.
Bir ilçede gazetecilik yapmanın inceliklerini öğrendim o dönemde… TRT’nin değerli prodüktörlerinden Aleattin Bahçekapılı da Ataşehir’de hem gazete hem de dergi çıkarıyordu. Ataşehir’de gazetecilik yapan herkesten bir şeyler öğrendim.

Ortama uyum sağladıktan sonra her şey daha kolaylaşmıştı. Ataşehir’deki haber konuları ile ilgili kişileri tanıdıktan sonra her şey yoluna girmişti. Takip edilmesi gereken toplantılar, basın açıklamaları, etkinlikler… Özel haber takibi… Bu yoğun tempo içerisinde başlayan dostluklar… Kimse alınmasın darılmasın, biz üç kişi takılırdık daha çok.
.jpeg)
Recep Kenan, Ali Bal ve ben… Ben onlara “abi” derken onlar da çoğu zaman ismimin sonuna” Bey” eklerler, ters ters bakışımı görünce de kahkahayı basarlardı.
Ali abi tez canlıydı. Herhangi bir etkinliğe en az 1 saat önce giderdi. Biz henüz ofiste çalışmaya devam ederken arar, “Yav neredesiniz program başlıyor,” dediğinde daha en az 1 saat vardır programın başlamasına… Ali abinin bu özelliğini çok tiye almışızdır Recep Abiyle…
.jpeg)
Özellikle seçim dönemlerinde hafta sonlarında bir günde 15 etkinliğe gittiğimiz oluyordu. Anlaşmıştık. Haberlerin yazımını paylaşıyorduk. Böylece de gecikmeden haberlerimizi yapabiliyorduk. Haberi standart bir şekilde yazıyor birbirimizle paylaştıktan sonra da kendi gözlemlerimize göre şekillendiriyorduk. Kimsenin haberini çalmıyorduk. Bizimki bir iş birliğiydi. Kimsenin kaybetmediği, hatta kazandığı… Herkes özel haberini de yapıyordu.
Recep abi Ataşehir’in siyasetine daha çok hâkimdi. Uzun yıllardır Yenisahra Mahallesi’nde yaşaması pek çok konuda bizden daha farklı düşünmesini sağlıyordu. Ataşehir’i de iyi tanıyordu. Özel haberlerini gıptayla izlerdik. Mutlu bir şekilde “Hadi gelin size birer çay ısmarlayayım,” derdi gülerek. Çayımızı da içerken haberi nasıl yaptığını anlatırdı.
.jpeg)
Haberin takibini de bırakmazdı.
Bildiklerini de paylaşmaktan kaçınmazdı. Ali abiyle aklımızı kurcalayan konularda fikrini sormaktan çekinmezdik. Açık yüreklilikle anlatırdı bize bildiklerini. Önerilerini de sıralardı.
.jpeg)
Aramızda hem sevgi hem de saygının hâkim olduğu bir dostluk vardı.
Tamam, haber önemli ancak, birbirimize olan güvenimiz daha önemliydi. Hiçbir zaman birbirimize olan güvenimizi sarsacak bir davranışımız olmadı. Birbirimize bırakın darılmayı sitem bile etmedik.
Bazen etkinliklerde fotoğraf çekerken birbirimizin önüne geçtiğimiz olmuştur. İşte en fazla o zaman birazcık “abi ya”, “Kadiiiir” diye seslenmişizdir. O zaman da o çekilemeyen fotoğrafı paylaşmışızdır birbirimizle. Ataşehir’de herhangi bir etkinlikte özellikle fotoğraf çekerken kimse kimsenin önüne bilerek, kasıtlı olarak geçmemiştir.
.jpeg)
Birbirimize olan saygımız yaptığımız haberler için de geçerli olmuştur. Adına çalıştığımız kurumların saygınlığına halel getirecek hiçbir davranışımız, tavrımız olmamıştır.
Hem çalıştığımız kurumun hem de kendi saygınlığımızı korumak ilk düşüncemiz olmuştur her zaman… Tabi ki aynı şeyleri düşünmemiz, aynı olaya aynı tepkiyi vermemiz beklenmemeli.
Bu durum da bizim için öğretici olmuştur. Farklı bakış açıları bizi daha da geliştirmiştir.
.jpeg)
Recep abi daha çok siyasi haberlerdeki farklı, derin bakış açısıyla da öne çıkıyordu, en azından bizim grup arasında… Ali abi her konuda kendisini geliştirme çabası içerisindeydi.
Ben de daha çok spor ile kültür sanat konuları üzerinde iyiydim denilebilir.
Ataşehir Belediye Spor Kadın Futbol takımının Yenisahra Stadı’ndaki lig maçlarını izlerdik.
Saha içerisinden futbol maçı izlemek heyecanlıdır, bir de kazanmasını istediğiniz takımın maçıysa… Oyuncular “Recep amca bizim de fotoğrafımızı çeker misin?” dediklerinde, kızar mıydı pek anlayamazdık. Ali abiyle takılırdık “Recep amca!” diyerek… Hayır demezdi kimseye… Recep abi çektiği fotoğrafların neredeyse tamamını haberinin içerisinde paylaşırdı.
.jpeg)
Habere konu olan etkinliği izleyen herkes fotoğraflarda kendisini görsün isterdi. Yaptığı haberlerin ilgilisine ulaşması onun için en büyük ödüldü.
Recep abi 10 fotoğrafla bitirilebilecek etkinlikten yüzlerce fotoğrafla dönerdi evine. Sonra da o fotoğrafları düzenlemekle uğraşırdı… Bazen bir koluna Ali abi, bir koluna da ben girer ve alandan uzaklaştırmaya çalışırdık. Ama ne yapıp ne edip görüş alanından çıkana kadar bir fırsatını bulur, deklanşöre birkaç kere daha basardı. O son birkaç kare sonrası fotoğraf makinesini çantasına koyar ve çektiği özel fotoğrafları anlatmaya başlardı.
.jpeg)
Recep abinin uzun yıllardır süren ciddi bir sağlık sorunu vardı. Zaman zaman anlatırdı. O günlerde Süreyya Paşa’da tedavi görmüştü bir süre. Himmet Kaya ile ziyaretine de gitmiştik.
Tedavisinden sonra daha güçlü dönmüştü sahalara. Yine de çok dikkat ederdi kendisine. Bazen de Ali abi ile birlikte uyarırdık kendisini fazla yormaması için.
Gazeteciliği severek yapardı. Her zaman heyecanlıydı. Mutlu olurdu haber peşinde…
Gazeteyi matbaadan alıp geldiği günlerde başka bir heyecanlı olurdu. Gazete basımının bırakıldığı, dijitale geçildiği günlerde de artık telefon üzerinden anlatırdı haberlerinin detaylarını… Kardeşi İsa Kırım da katılırdı dördüncü olarak aramıza zaman zaman. Bizi ayırmazdı kardeşinden…
İyi gazeteciydi, iyi insandı. Yapılan haberler, çekilen fotoğraflar bir yana hep hep iyi insanlığı ve saygın kişiliğiyle tanınmıştır, bilinmiştir. Öyle de hatırlanacak…
.jpeg)
7 Eylül sabahı Serkan Şimşek’in paylaşımıyla haberim oldu. Uzun yıllar mücadele ettiği, direndiği rahatsızlığı sonrası ortaya çıkan sorunlara daha fazla direnememiş.
Yenisahra Merkez Camisi’nden son yolculuğu için Çankırı Çörekçiler Köyü’ne uğurladığımız İTV HABER’in her şeyi Recep Kenan yalnızca ailesinin değil, onu tanıyan herkesin anılarında yaşamaya devam edecek…
Ali abiyle taziye alanından ayrılıp yürürken anılar gelip geçiyordu hızla. Kulağımda Recep Kenan’ın henüz 5-6 yaşlarındaki iki torununun gözyaşları içerisinde “Deeedeee… Deeedeee…” deyişleri…
HABER: Kadir İncesu







































Yorum Yazın